A. Raif ÖZTÜRK
  • 14/11/2023 Son günceleme: 14/11/2023 20:57
  • 2.467

Evet, dostlarım, hem ülke olarak, hem de özellikle İSTANBUL için, barajlarımız SUSUZLUK tehlikeleri için alarm veriyor.

Üstelik de bol yağmurlar bereketlere değil, belâ ve felâketlere yönlendiriliyor.

Bu durum bizlere “YAĞMUR DUALARININ hayırlı bereketlere yönlendirilerek yapılmasının TAM VAKTİ”  olduğunu ihtar ediyor. Çünkü yağmur dualarının ANA sebebi, yağmur duasının vakti girdiği içindir. Yani nasıl ki; Güneşin batması, akşam namazının vakti olduğu gibi.

Diğer yandan, yağmurları bereketlere veya belâ ve felâketlere yönlendirerek yağdırmak, bizim HAKEDİŞİMİZE göre olup, Yüce Rabbimizin Kudret ve takdiriyledir.

Eğer yağmurlara muhtaç oluş zirvedeyken, yağmurlar bol bol yağdırıldığı halde, barajlara faydası olmadan, başka bölgelere belâlar, musibetler şeklinde yağdırılıp, ölümlere ve hasarlara sebep oluyorsa, takkemizi önümüze koyup çok ciddi düşünmek zorundayız. Çünkü İlâhî ihtarlar çok açık ve nettir:

Şûra S., 30. Ayette, "Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle kazandıklarınız ve işledikleriniz yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder". …buyruluyor.

…Ve "Şurası kesindir ki Allah, insanlara zerre kadar zulmetmez. Ne var ki, insanlar kendi kendilerine zulmedip duruyorlar." Yunus S., 44. Âyet.

İnsanlar kendilerine nasıl ve niçin zulmettiklerinin teferruatlı izahı, birkaç hafta önceki köşe yazılarımda takdim edildiğinden, özellikle şu yazılarıma havale ediyorum:

Barajlarımız BOŞKEN, Bol yağmurlar SELLERE, Niçin acaba?

Mevsimin en bol yağmurlarında, BARAJLARDA ALARM?

Eğer yağmura muhtaç oluşlar, yukarıdaki ayetlerin ikaz ve ihtar alanına giriyorsa, önce o sebeplerin telâfi edilmesi ve çok ciddi TÖVBE ve istiğfarlar edilmesi gerekmektedir. Yoksa dualar yağmura vesile olmaz, fakat dua vakti girdiği için, sadece o görev yerine getirilmiş olunur.

Şayet yağmura muhtaç oluş, başka sebeplerle ise kural ve prensiplere uygun olarak, yağmur duasına çıkılabilir.

Yağmur duası sünnettir.

Hem Peygamberimiz, hem de onun Raşid halifeleri yağmur duasında bulunmuşlardır. Yağmur duasının peş peşe üç gün ve yerleşim bölgesi dışında yapılması müntahaptır.

Yağmur dualarının da elbette bir takım prensipleri ve kabul şartları var.

Yağmur duasına gitmeden önce, sadakalar verilmeli, günahlardan tövbe edilmeli, dargınlar barışmalı, haksız olarak alınan şeyler sahiplerine geri verilmelidir.

Yağmur duasına çıkarken oruçlu olmak, mütevazı ve muhtaç bir tavır takınmak daha uygun olur. Yağmur dualarına; masum, günahsız olduğu düşünülen kişiler de götürülerek, süslü olmayan, eski, meşru ve helâl elbiselerle dua mahalline çıkılmalıdır.

Dua edilecek yere varıldığında, önce iki rekât namaz kılınır. Namazın cemaatle kılınması müntahaptır...

Yağmur duası, kıbleye dönülerek ayakta yapılır.

Dua edilirken öncelikle Allah'tan AF istenir. Sonra da Allah indinde makbul ve mahbub kişiler, beldeler, günler, geceler, ezan ve Kur’ân-ı Kerim vesile kılınarak, Kâinatın Yüce sahibi olan Allah’tan cc “HAYIRLI ve bereketli yağmur” istenir. Hayırlı yağmur istenmenin sebebi, işlediğimiz günahlar sebebiyle yağmurların, SELLERE ve musibetlere sebep olacak bölgelere yağdırılmaması içindir.

Bu konuda Peygamber efendimizden naklen, özel dualar vardır.

Duaya davet edilecek Din görevlisi veya liyakatli kişiler bu duaları bildikleri için ve de köşe yazısı sınırlarını aşmamak için, bu özel duaları o zatlara havale ediyorum…

Konumuzu, ilginç ve ibretlik bir kıssa ile taçlandırmak istiyorum.

Malik bin Dinar Hz.lerine: “Yağmur duasına, bizlerle beraber siz de çıksanız,” diye rica edilmişti. O büyük veli zât, bu isteğe şu cevabı verdi:

“Korkarım ki, benim yüzünden, başınıza yağmur değil, taş yağar.”…

Evet, bu bir tevazu örneğidir.

İslâm büyükleri, işte böylesine tevazu sahibi ve alçak gönüllüydüler. Kendilerini insanların en günahkârı, en kusurlusu olarak görürler. Çünkü Allah’tan en çok korkanlar, O’nu cc hakkıyla tanıyanlardır. Onlar küçücük ihmallerini bile Yüce Rabbimize karşı, büyük kusur olarak görürler. Onlar Allah’a karşı saygıda kusur etmemeyi düşünmekten, baş­kalarının kusur ve ayıpları ile hiç meşgul olmazlardı. Allah cc onlardan razı olsun.

Gerçek şudur ki:

Birisi sana gelip, "Sen ne mübarek bir kimsesin" dese, bir başkası da "Sen ne kötü ve aşağılık birisin" dese; eğer sana o övgü sözü, tenkitten daha hoş geliyorsa, anla ki, sen (veya ben, fark etmez) tam olgunlaşmamış, ham birisin. Vesselâm…

Yazarın Yazıları