Ekrem VANLI
  • 12/06/2015 Son günceleme: 12/06/2015 14:59
  • 4.353

2015 Genel seçimleri geride kalmış olsa da yankıları hala sürüyor. Öncelikle halkın gösterdiği milli iradeye herkesin saygı durması demokrasi açısından kaçınılmazdır.

Siyasi partilerin sandıktan çıkan sonuçları çok iyi analiz etmesi gerekmektedir. İstikrar ve güven Ülkemiz açısından en önemli 2 etken olduğunu unutmamalıyız. Sandıktan çıkan sonuçtan koalisyon hükümeti kurulması gerekmektedir. Bu koalisyon nasıl kurulacaktır? Herkesin merak ettiği sorunun başında bu olsa gerek...

Genel seçim süreci ve oluşması muhtemel koalisyondan daha çok olaya sistem parametresi açısından bakmamız gerekir. Bu ise parlamenter sistem ve koalisyon hükümetlerinin Ülkemizin geleceği için ne kadar sağlıklı olup olmayacağıdır.

Ülke olarak sistem üzerine yoğunlaşıp istikrar ve güveni en az sarsacak sistemi bulmamız şarttır. Bunun ne kadar önemli olduğunu genel seçim sonuçları açıklanıp koalisyon kurulması belli olduğu andan itibaren her Türk vatandaşının daha iyi anladığını düşünüyorum. Geçmişe bakıldığında koalisyon hükümeti dönemlerinde ekonomi, istikrar ve güvenin nasıl olduğu açıktır. Koalisyon hükümeti taşlı, çamurlu yolda araba sürmeye benzer. 13 yıldır otobanda araba sürüp hız yaptıktan sonra çakıllı yola girmek üzereyiz.  Bazen otobanın değerini anlamak için çakıllı yola girmek gerekir. Ülke olarak koalisyon bataklığından biran evvel çıkmak durumundayız. Bunun için seçim modelini ele alır isek;

Genellikle uygulanan iki seçim sistemi mevcuttur. Çoğunluk ve nisbi temsil sistemi; çoğunluk sisteminde verilen oyların çoğunluğunu alan parti veya aday kazanmış olur. Seçim çevresinden kaç milletvekili çıkacak ise, bunların hepsini oyların çoğunluğunu alan parti kazanır.

Buradan da anlaşılacağı üzere, çoğunluk ve nisbi temsil sistemleri birbirine zıt birtakım düşüncelerden hareket ederler. Çoğunluk sisteminde asıl gaye “istikrarlı hükümet” ortaya çıkarmak yani parlamentoda kuvvetli çoğunluğa dayanan iktidar oluşmasını sağlamaktır. Bu şekilde hükümetin nispeten devamlı olması, kabine buhranları önlenmek istenmiştir. Nisbi temsil sisteminde ise asıl gaye, oyların kaybolmasına mani olmak, her partiye aldığı oy oranında milletvekili kazandırmak, böylece her düşünceye parlamentoda temsil hakkı tanımaktır. Şu halde, çoğunluk sistemi “istikrar” düşüncesine, nisbi temsil sistemi ise “fayda” düşüncesine dayanmaktadır.

Çoğunluk sistemi iki partili bir sistemi teşvik ederken, nisbi temsil sistemi çok sayıda partinin doğmasına sebep olmaktadır. Zira çoğunluk sistemi büyük partilerin lehine iken, nisbi temsil sistemi küçük partilerin lehinedir. Çünkü onların almış oldukları oylar zayi olmamaktadır. Tabii ki, bunun da istikrarsızlık doğuracağı ortadadır. Nitekim 1970’den sonra koalisyon dönemleri başladı ve Türkiye’de ciddi hükümet krizleri ortaya çıktı. Bunun sonucu olarak istikrarsızlık baş gösterdi.

Görülüyor ki, Ülkemizde mevcut bulunan siyasi krizi aşmak, koalisyonların verdiği zaman kaybını önlemek İçin ciddi bir takım tedbirler almak zorundayız. Dünyanın “Yeni Dünya Düzeni ve Küreselleşme” adı altında yeniden paylaşıldığı günümüzde, Türkİslam topluluklarının ciddi olarak sıkıntıya sokulmaya çalışıldığı bir ortamdadır.

Seçim sistemleriyle siyasi hayat arasında kurulan ilişkide en tartışmalı konu, seçim modelinin istikrarlı hükümet sistemi ile bağlantısı nedir? Duverger ve Hermans’ın yaklaşımına göre en önemli etken seçim modelidir. Lipset ve Rokkan buna karşı çıkarak asıl etkenin toplumdaki sosyal bölünme olduğunu iddia etmektedirler. Türkiye’deki uygulamalara baktığımızda siyasi partiler yelpazesi, hükümet istikrarı gibi konularda her iki görüşünün etkisinin bulunduğu gerçeğini göstermektedir.

Bu şekilde, “yönetimde istikrar” ilkesi gerçekleşirken, %10’luk genel barajı da %5’e çekerek ve diğer bazı iyileştirmelerle de TBMM’de tüm siyasi eğilimlerin temsilini sağlamak sureti ile de “temsilde adalet” ilkesi sağlanabilecektir. (Burhan KUZU) “Dar Bölge” seçim sistemi ile seçmene daha yakın kişilerin TBMM’ne girmelerinin sağlanması temsilde adaleti sağlayacaktır. Türkiye’nin mevcut hükümet sitemi ile idare edilmesi mümkün değildir. Yönetemeyen bir demokrasi ile karşı karşıya bulunmaktayız.

Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminde 6 yıl içinde 6 hükümet kurulmuştur. Oysa bu sayıdaki hükümetin 5’er yıllık Anayasal süreleri düşünüldüğünde, 30 yılda kurulmaları gerekiyordu. Cumhuriyetin 83. yılını kutluyoruz, 59. Hükümeti kurmuşuz. Oysa bu kadar hükümeti kurabilmemiz için 4 yıllık normal ömürleri düşünüldüğünde Cumhuriyetin 236. yılını kutlamamız gerekecektir.

Temennimiz sağduyunun ağır basmasıdır; demokrasi “sorumluluğunu anlayan, idare eden ve sağduyu sahibi insanların rejimidir.”

Yazarın Yazıları