Ömer KASAP
  • 01/01/1970 Son günceleme: 20/08/2014 00:11
  • 5.233

Tam ‘bitti’ derken yeniden başlayan hayatlar var. Kelime anlamı itibari ile kullanmaktan pek hoşlanmadığım bir Uzakdoğu deyimi var; “küllerinden doğmak”...

“Küllerinden doğmak” tam da yeni Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı tanımlıyor.

Düşünsenize; Şiir okuduğunuz için hapse atıldığınız, siyasi hayatınız bir dizi setler örülerek sıkıştırıldığınız toprakların Cumhurbaşkanı olmuşsunuz? Bir örneği var mıdır? 

Beğenin, beğenmeyin... Güvenin, güvenmeyin...

Erdoğan seçmenine ‘bidon’ yakıştırması yapan ulusal yazar ve siyasilerin bu toprakların ‘Damacana Cumhuriyeti’ olmadığını kabullenmeleri gerekiyor. Beş dil bilmesine ve akademik olarak daha donanımlı olmasına rağmen diğer tüm siyasi oluşumların konsolide çatı adayının ‘samimiyet’ ve ‘istikrar’ dilinde sınıfta kalmış olmasının doğru analiz edilmesi gerekir. 

Kenan Evren’in “adil olmak için bir sağdan bir soldan astım”  söylemiyle dönemin tüm vahşetini  ortaya koyduğu o kara yıllardaki gibi değil siyaset. Sağ-Sol çatışmalarında fırtına yemiş başak gibi dağılan gencecik fidanlar boşuna kayboldu tarih sayfalarında. O dönem mevcut siyasi malzemeler arasından bir Erdoğan çıkarıp da, kendi aralarında kan döken sağ-sol gruplarını diktatörlüğe karşı kutsal ittifakta birleştirerek ‘dava’ kardeşliği oluşturup sükunet sağlamayı  akıl eden biri çıkmamış hayret.  Yaşanması gerekiyormuş; yaşanmış diyelim. 

Gezi olayları ve 17 Aralık operasyonu gibi zincirleme yaşadığımız her şeyin  ‘yeni Türkiye’nin doğum sancısı olduğunu tüm dünya ile birlikte hepimiz gördük. Kötülerin içindeki iyileri, iyiler arasında kamufle olmuş kötüleri, vatanseverle para severleri ayıkladık çok şükür. Ulusal medyada  vatansever görünümlü felaket tellallarının  keskin kalemleriyle memlekete nasıl yön vermeye çalıştığını fark edebildiniz mi? Henüz oy kullanma işlemleri bitmemişken halen provokasyon yapmaya çalışan, memleket üzerine bahis kuran bu kumarbazların yargılandığı günü büyük bir heyecanla bekliyor olacağım. 

İsteseler de, istemeseler de sağa sola savrulanlarla birlikte Türkiye keskin virajı dönmüştür artık. Türkiye eski Türkiye değil, Cumhurbaşkanlığı makamı da yine Erdoğan’ın henüz adayken telaffuz ettiği haliyle eskisi gibi değil. Yeni Cumhurbaşkanı koltuk değil, boşluk doldurmaya devem ederek Devlet’e yön veriyor olacak. Strateji değiştiren kutsal ittifak,  AK Partiyi kendi içinde ufalamaya 'kim başbakan olacak' fitnesi ile başladı. Erdoğan hayattayken kimin başbakan olacağının bence zerre kadar önemi yok, bence  önemli olan kimin muhalefet olacağı... 

Erdoğan’ın zaferi  her ne kadar kendi seçmeninin başarısı olsa da,  Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nun omurgasız tutumlarının  da bu zafere olan katkısının hakkını teslim etmek gerekir. Ve serçe parmaklarına kadar Milliyetçi olan bu ikilinin, PKK sempatizanı Demirtaş’ın artan oy oranını bir zahmet iyi analiz etmesi gerekiyor.

CHP ve MHP’li partililerin sağ ellerini vicdanlarına, sol ellerini ceplerine koyarak bu Memleket için yapacakları son bir şey var; Makam delisi olan bu ikiliye birkaç koruma ve arka diz mesafesi geniş olan makam aracının ömürleri boyunca kendilerine sağlanacağı garantisini vererek parti ile ilişiğini kesin. Arada bir partiye davet edip önlerinizi ilikler, birkaç toplantı odalarına onların isimlerini verirsiniz yeter.

Partilerinize ‘sicili’ temiz, kaç dil bildiğinin önemi olmayan ancak ‘halk dili’ni  ileri derecede okuma/yazma yetisine sahip bir lider seçin.  AK Parti ve Erdoğan’ı yalnız bırakıp kendi kendini eleştirmesini beklemekten vazgeçin. Yeni Türkiye’nin yeni siyasi oluşumunda artık var olmayı deneyin! Eleştiri metinlerinizi ortaokul öğrencilerinden parlak olanlara değil, akademik kariyeri olan yüksek eğitimli takım arkadaşlarınıza hazırlatın. Erdoğan’ı ve AK Parti'yi değil, kendi partinizi büyütecek bir lider seçin. Kimin Başbakan olacağı hesaplarını boş verin,  siz kendi partinizin liderini belirlemek için zihninizi yorun.

Yazarın Yazıları
Dahası