Büşra ŞEN ÇOBAN
  • 01/01/1970 Son günceleme: 23/12/2014 23:11
  • 8.568

“Ah nerde o eski aşklar…” derler ya, aslında ne kadar anlamlı bir özlem.

AŞK, Adana Şairler Kulübü değil yalnızca. Basit ve somut mu AŞK.

“Aşk” kelimesi bize kutsal ve manevi geliyorsa mazisinden kaynaklansa gerek. Dedelerimiz, ninelerimiz, atalarımız aşkı yaşamışlar (amma gerçek aşkı)

A’nın baskınlığı Ş’ nin titrekliği K ile son noktayı bulmuştur. Kelimeler bile eğilmiş aşkın önünde. Durmak gerek çünkü aşkın karşısında ve eğilmek edeple . Elif dimdik durur  taki  vav  olana dek ona eğilene dek. Edeple eğilir elif ve vav olur.

Aşık ile sarhoş bir midir acaba? Aşığı sarhoştan ayıran temel kaide şudur ki sarhoş biri iki görür aşık ikiyi bir görür. Sevdiğini tek görür her şeyi sevdiği gibi görür. Elif ’in vav olması da bundandır. Vav sana yöneldim sana güvendim anlamlarını taşırken tekliğin de simgesidir. Bir şeye yönelerek tek olabilmek. Ey aşk sen nelere kadirsin…

Çaresizliğin içinde çare bulmaktır AŞK. Yavuz Sultan Selim gibi bir padişaha aşık olmak lütfu nasip olmuş bir kadına. Sultanın çadırını temizlemekle görevli bu kadın heybetli, celalli, adaletli Yavuz’u görmüş bir akşamüstü ve aşk düşmüş gönlüne. Çare düşünmüş bu derde ve kağıda yazıp Yavuz’un yastığının altına koymaya karar vermiş.

Kadın kağıda “Derdi olan neylesin” yazmış.

Yavuz kağıdı bulmuş ve “Derdi neyse söylesin” yazmış kağıda.

Kadın “Korkuyorsa neylesin” diye bir not daha bırakmış.

Yavuz  “Korkmasın da söylesin” yazmış. Kadın Yavuz’un bu yazdıklarından cesaret alarak söylemeye karar vermiş. Bir gün çadır kapısında beklemiş ve Yavuz karşısına çıkınca titremeye başlamış. Kadın “efendim” demiş. Yavuz;  “söyle” demiş kadın bir kez daha  “efendim’’ demiş ve oracıkta yere yığılmış, aşkından ölmüş.

Bu zamanda aşkından ölmek nedir bir düşününce durum oldukça basitleşiyor. Osmanlı döneminde gözyaşı kutuları vardı. Aşık sevdiği için ağlarmış ve gözyaşlarını biriktirirmiş ve ona armağan edermiş. Üslup, sevda, haya gözler önünde.

21.yy’ın aşk ahlakına baktığımda aşka dair pek bir şey göremiyorum. Ecdat konuşmaya korkarken sevdiğiyle, leyla aşkından, kahrından ölmüşken sanal alemde tanışılmış ya da seviyesizleştirilmiş gezmelere tozmalara, bir anlık heveslere aşk denmemeli.

Aşk gizli olmalı. Titretmeli kalpleri. Akıl üstü, hazlardan ve heveslerden arındırılmış olmalı.

Hallac gibi “enel hak”  dedirtmeli, Kays’ı Mecnun etmeli, Leylayı öldürmeli ve Mevlana’yı suskunlaştırmalı ve  “dinim aşktır benim” dedirtmeli.

Aşka düşenin vay haline…

Yazarın Yazıları