Ömer KASAP
  • 01/01/1970 Son günceleme: 26/09/2014 00:11
  • 5.248

Yaşadığı dünyayı ciddiye alan toplumlar, hayatlarına konfor katmak, küresel ısınma ve hayatı, yaşam alanlarını tehdit edecek doğal afetleri, iklim değişikliğini, küresel ısınmayı gözlemliyor.

Tüm bunlarla birlikte yine tüm dünya için temel ihtiyaç olan ancak azalan petrol rezervlerine karşılık alternatif yakıt arayışlarını sürdürüyor.

Birileri bu işlere tüm dünyanın vekaletiyle kafa yoruyor ya, bizde boş zaman çok. Dünyayı bekleyen ‘su’suzluk tehlikesinden, güneşte meydana gelen patlamalardan,  yer kabuğundaki patlamalardan bize ne? Bizim daha büyük bir problemimiz var; ‘başörtüsü’...

Aslında mesele başörtüsü değil. Eğer bu memlekette belli renk ve dokudaki kumaşlar  ‘inanç’sal bir özellik taşısaydı; o özellikteki masa örtüsü bile problem olabilirdi. Mesele örtünmek değil, mesele inanç kavgası!

İster; varlığını ve kudretini her şeyiyle ispatlamış ve genel ‘yaşam’ kaidelerini bir kullanım kılavuzunda büyük bir sanatla indekslemiş yüce Yaratıcıya inan, ister floresan lambaya tap! İster kuralların tamamını uy, ister işine, kolayına gelen kısmına. Kimse kimsenin inancına, giyimine, kuşamına ka-rı-şa-maz!

Herkes hesabını verebileceği ya da arzu ettiği kalınlıkta giyinsin, sanane!

Kaç nesil,  başörtüsü nedeniyle üniversite kapılarından döndürüldü. Türkiye Cumhuriyeti’nin üniversite kapılarından dönenlerden imkânı olanlar Fransa’da, imkânı olmayanlar başka yol haritalarıyla eğitimlerine devam ettiler ya da vazgeçtiler... Çağdaş ve modern toplum olmanın en öncelikli kriterinin kılık kıyafet düzenleri değil, eğitim olduğunu hayli geç anladık. Ordu, en yoğun ve en uzun savaşını ‘inanç’la yaptı. Kaç komutan, kaç rütbeli namaz kıldığı için askeriyeden atılarak yoga yapanlarla yenilendi biri çıkıp hesaplasın!

Bu kadar mı korkulur İslamiyetten! Açın hayatın kullanım kılavuzunu (Kur’an) okuyun. İslamiyet’i  terör örgütü IŞID ya da  kuralları yumuşatmak için ılıtayım derken dibini tutturanlardan (ılımlı İslamcılık) değil, birinci ağızdan, ‘Kur’an’dan öğrenin. Her kuralın altında mutlak bir ince hesap olduğunu kendiniz görün ve isteyen istediği kadarını alsın almasın... Kimse kimsenin hayatını, özgürlüğünü, huzurunu gasp etmediği sürece isteyen istediği inancı yaşasın. Kimsenin kimse adına düşünme hakkı yok!

 

Biz inanç kavgaları yaparken, bu kelimeyi sevmiyorum ama elin gavuru elektrik motorlu arabaları icat etmekle kalmayıp yaygınlaştırmaya başlamıştı. Yine biz  kendi içimizde kavga ederken, İsrail’i boykot edeceğimiz ürünlerin yerine kullanacağımız yerli ürünleri yapmaya fırsatımız olmamıştı. Tam %100 yerli otomobilin hayali ilk kez bu kadar yakınken, bugün de tüm enerjimizi imam hatip sınıfları, orta öğretimde başörtüsü serbestliği gibi konulara kullanacağımıza benziyor!

Bırakın isteyen istediği pencereden baksın hayata, kimsenin camında buğu olmayın.

İnanç kavgalarını ‘bi’  bitirin artık!

Yazarın Yazıları
Dahası