Ekrem VANLI
  • 01/01/1970 Son günceleme: 20/11/2014 23:11
  • 9.334

Öncelikle edep ve hayânın ne anlama geldiğini izah edecek olursak, Edep; akıl ve hikmete uygun hareket edip, Cenab-ı Hakk’ın emrettiği gibi yaşamaktır.

           Hayâ ise, utanma ve ar duygusu olup, utanç verici durumlardan sakınmak ve nefsin arzularını terk etmektir.

          Yetim kimse anası ve babası olmayan değil, ilim ve edebi olmayandır. Asıl fakir; malı mülkü olmayan değil, ilim ve edepten mahrum olandır. Çünkü nimet ve servetlerin en büyüğü ilim ve edeptir. Bu nimetlere nail olan, edebi sayesinde nail olur. O nimetleri kaybeden de edebi terk ettiği için kaybeder. Bu bakımdan, edepten mahrum olan bir kimse, vasıl-ı Huda olamaz. Dünyada rezil, rüsva olduğu gibi ahirette de azab-ı İlahiye maruz kalır.

          Edebini yitirmiş bir kimse,  en tehlikeli ve bulaşıcı bir hastalıktan daha zarar vericidir. Edep, hayâ ve iffetten mahrum olan insan ilim, makam ve rütbe bakımından ne kadar yükselirse yükselsin bir anlam ifade etmez. Çünkü asıl fazilet ve kemal, ilim ile ahlakın birleşmesiyle mümkündür. Edep ve hayâdan mahrum olan kimseler, huzur ve saadetle yaşayamadıkları gibi, bazen haysiyet ve şereflerini de kaybederler. (M.Kırkıncı)

          İnce düşünce, hassasiyet, nezaket, zarafet, edep ve hayâ insani münasebetlerde de çok önemlidir. Büyüklerin yanında yüksek sesle konuşmamak, yaşlılara hürmet etmek, konuşan herhangi bir kimsenin sözünü kesmemek, meclis içinde fısıltılı veya gizli konuşmamak ve kahkaha ile gülmemek de edep ve hayâdandır. İnsanları aşağılamak, onlarla alay edip küçük düşürmek, su-i zanda bulunmak, insanların gizli hallerini araştırmak ve lakap takmak da edebe muhaliftir. Nitekim bir ayette mealen şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar (alay edilenler) kendilerinden (alay edenlerden) daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasınlar. Belki alay edilenler, alay edenlerden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi kötü lakab ile çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötüdür.  Kim tövbe etmezse işte o zalimlerin tâ kendisidir.”( Hucurat Suresi 49/11) Bir diğer ayette ise şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Zandan çok sakının; çünkü zanların bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın.” ( Hucurat Suresi 49/12)  Cenab-ı Hak, bu ayetlerle kullarına edep ve hayâ dersi vermektedir.

          Tasavvuf terbiyesinde de edebin çok önemli bir yeri vardır. Onun her kademesinde edep ön plandadır; baştan sona kadar hep edep üzerine bina edilmiştir. Odadan dışarı çıkan bir kişinin arkasını dönmesi edebe muhaliftir. Aziz Mahmud Hüdai Hazretlerinin şeyhi olan Üfdade Hazretlerinin Bursa’da bulunan türbesinin kapısının üzerine, “Edep ya hû” kapının arkasına ise, “Edeple giren lütufla çıkar” yazılıdır.

          Her güzel haslette olduğu gibi edep ve hayâda da bütün insanların en üstünü, en mükemmeli Hz. Peygamber’dir (sav.). Rehber-i Ekmel olan Zat-ı Ahmediye (s.a.v) ilâhi hakikatleri beyan ve ifade ederken sözlerine ve üslubuna azamî derecede dikkat ederdi.   Hz. Peygamber (sav.) söze nazik bir şekilde başlar,  mülâyemetle hitap ederdi.  Sözlerinin tesirini kıracak nahoş hareketlerden ve muhataplarını rencide edecek, onların kalplerini kıracak ve nefretlerini celp edecek sözlerden son derece sakınır ve sakındırırdı. Herhangi bir kimse sözünü bitirmeden söze başlamazdı. Muhataplarını dikkatlice, muhabbetle ve sonuna kadar dinlerdi. Musafaha ettiği kimse elini çekmeden, o elini bırakmazdı. İyiliğe mükâfatla, kötülüğe ise af ile mukabelede bulunurdu. Yüksek sesle konuşmazdı. Daima mütebessim idi. Ömründe bir defa bile kahkahayla güldüğü görülmemiştir. Onun gülmesi tebessümden ibaretti. Daima başı önde yürürdü.

          İlahi ahlakla ahlaklanmış olan Peygamber Efendimiz’in (sav.) rahle-i tedrisinde yetişmiş olan Hz. Hasan (r.a) ile Hz. Hüseyin (r.a) Efendilerimizin yanlış abdest alan yaşlı birine yaklaşım tarzı herkesin malumudur. Onlar, abdestini yanlış alan kimsenin kusurunu direk yüzüne söylemezler de; “Amcacığım biz iki kardeşiz, biz abdest alalım da hangimiz abdesti doğru alıyoruz siz karar veriniz” deyip abdest alırlar. Böylece yaşlı adam abdesti kendisinin yanlış aldığını anlar. Edebin bütün inceliklerini şahsında yaşayan Hz. Ali (ra.) Efendimiz; “Hiç kimsenin hatasını yüzüne vurmayınız. O hatayı işleyene, başka birini misal göstererek hatasını anlatınız.” sözünü kendilerine rehber edinmiş olan evlatları, inceliğin, zarafetin ve edebin zirvesinde olduklarını böylece göstermişlerdir.

          Allah Resulü (sav.) kimsenin kusurunu görmez, görse bile yüzüne vurmazdı. Kendisine bir kimsenin hoş olmayan bir şeyi yaptığı bildirilince; “Falan kimse neden böyle yapıyor? Niçin böyle söylüyor?” demez. “Neden böyle yapıyorlar? Niçin böyle söylüyorlar?” şeklinde konuşur ve böylece o kimseyi ikaz eder, edebe muhalif söz ve davranışından vazgeçirirdi.

          Peygamber Efendimiz (sav.) Kur’an’ın hariçte tecessüm etmiş bir şeklidir. Zira o, Kuran’ın bütün hakikatlerine güneş gibi bir ayna idi. Peygamber Efendimiz (sav.) bütün ahlak-ı hasenenin her bir şubesinin en son mertebesinde bulunan yegâne şahsiyettir ve hiçbir kimse ile mukayese edilmeyecek derecede hayâ ve edep timsalidir. Dost ve düşmanın ittifakıyla sabittir ki, Hz. Muhammed (s.a.v) gençliğinden beri edep, hayâ, iffet, nezahet ve ismet timsali olarak yaşamıştır. Bu ahvali bütün Arap kabilelerini kendisine meftun etmişti. 

Edep ve hayâ ile ilgili çok değerli sözlerden örnekler verecek olursak;

  • Utancı giden kimsenin kalbi ölür. Hz.Ömer (r.a)
  • Ulu kişi, arif bir insan, Rabbine karşı edebini bıraktı mı mutlaka helâk olur. Yahya b.Muaz (r.a)
  • Utanma insanın ruhunda asıldır. İnsanı insan olarak muhafaza eden de budur.  Nâsr-ı HUSREV (r.a)
  • Ayıp ve kabahatten korkmayan ile düşüp kalkmak, kıyamet gününde insana utanç verir. İmam ŞÂFİÎ (r.a)
  • İnsana faidesiz çok bilgiden ziyade, edep ve yüksek terbiye lâzımdır. İbni Mübârek (r.a)
  • Çocuğunuzun yedi yıl oyun oynamasına müsaade ediniz ve yedi yıl ona yaşam edebini ögretiniz.  Hz. Ali (r.a)
  • Ne İbrettir Kızarmak Bilmeyen Çehren, Bırak Kardeşim Tahsili ; Git Önce Edep, Haya Öğren ..!  ‎M.Akif ERSOY
  • Edep, dinin gerçeklerini bilmedeki ince anlayış, dünyanın geçici ve aldatıcı zevklerine aldanmadan Allah’ ı hatırlatan bilgiler edinmek için yapılan eğitimdir.” Hasan Basri
  • Ben edebi edepsizlerden öğrendim. Lokman Hekim
  • Gezdim Halep ile Şamı, Eyledim ilmi talep, Meğer ilim bir hiç imiş, İllâ edep illâ edep. Yunus EMRE
Yazarın Yazıları