Bu kitapta Beykoz anıları var...

  • 1
  • 14395
Bu kitapta Beykoz anıları var...
Bu kitapta Beykoz anıları var...
Bu kitapta Beykoz anıları var...
Bu kitapta Beykoz anıları var...
Bu kitapta Beykoz anıları var...
Bu kitapta Beykoz anıları var...
Bu kitapta Beykoz anıları var...
Bu kitapta Beykoz anıları var...
Bu kitapta Beykoz anıları var...
Bu kitapta Beykoz anıları var...
Bu kitapta Beykoz anıları var...
Bu kitapta Beykoz anıları var...

Üsküdar Amerikan Kız Lisesi mezunu Güler Oğuz, 80 yaşından sonra anılarını resmettiği bir kitap yazdı ve tüm gelirini de İşitme Engelli Çocuklar Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi'ne (İÇEM) bağışladı.

Milli Eğitim eski Bakanları'ndan Prof. Dr. Orhan Oğuz'un da aynı zamanda eşi olan Güler Oğuz, anılarını sığdırdığı 166 sayfalık kitabında Beykoz'dan da özlemle bahsediyor. Anadoluhisarı'nda yazları geçirdiği zamanı övgü dolu sözlerle anan Güler Oğuz, anılarında şu sözlere yer veriyor: "Babam balık tutmasını severdi. Balıkçılar zamanını bilirler, lüfer Beykoz'a gelince kayıkçımıza haber verirlerdi. Biz de hemen hazırlanır, rüzgâr içimize işlemesin diye göğsümüze, arkamıza gazete koyar, üzerine kazak giyerdik. O zamanlarda öyle rüzgârlıklar yoktu. Biz kayıkta olduğumuz için motorcular bize halat atıp, Beykoz'a kadar çekerlerdi. Bazen çok balık tutardık. Ben genellikle kürekteydim. Tutulan balıkları kayıktaki mangalda yemek bir başka olurdu. Balık yapmak o zamandan beri benim işim oldu. Bu sorumluluğum hâlâ devam eder."

'Güler Oğuz kimdir?'

"Benim annem İskeçe (Yunanistan) doğumlu... Mısırlı Mehmet Ali Paşa'nın sülalesinden olan anneannemin annesi Mısır'da yaşıyormuş. Anneannem ise İskeçe'deymiş ve orada evlenmiş. O dönem kızına kervanla gümüş eşyalar ve çeşitli mücevherler göndermiş. Yıllar sonra o takıların kutularını büyük teyzemde gördüm ama takıları Türkiye'ye gelince anneme bile sormadan satmışlar. Annnem o zamanlar çok üzülmüş çünkü babamın o takıları satın alabilecek gücü varmış. Neyse geçmiş geçmişte kalmış..."

Böyle başlıyor Güler Oğuz yazdığı kitabına... Ailesini ve yaşadıklarını anlatırken, her çocuk gibi annesinden bahsediyor öncelikle... Bir de annesine ait minik bir fotoğraf süslüyor Güler Hanım'ın yazdığı içten satırların kenarını... Sonrasında kendi fotoğrafları, kızkardeşi Gülay Hanım, Nene kızı Mürvet Hanım… Ardından çocukluk zevklerinden bahsediyor Güler Oğuz ve şöyle diyor: "Benim en büyük keyfim, halamlarda kalmaktı. Çünkü babaannem bana her zaman sarı leblebi ve üzüm hazırlardı. Yere serilen yatakta onları yemek en büyük zevkimdi".

Peki, kimdir Güler Oğuz? "İyi ki Bunları Yaşamışım" isimli kitabı neden bu kadar önemlidir? Anlatalım...

24 Ocak 1934 günü dünyaya gelen ve bugünlerde 81. yaş gününü kutlayan Güler Oğuz, Üsküdar Amerikan Kız Lisesi mezunu. Eşi Prof. Dr. Orhan Oğuz, hem Milli Eğitim eski Bakanları'ndan hem de Marmara Üniversitesi eski Rektörleri'nden olan Eskişehirli saygın bir Ekonomist… Güler Oğuz'un İzmit, Eskişehir, Ankara ve hatta Afganistan'a kadar uzanan hayat hikâyesinde Beykoz'un da yeri var. 80 yaşında ikna olarak hayat hikâyesini yazmaya başlayan ve başarıyla da tamamlayan Güler Hanım, bakın Beykoz anılarından kitabında nasıl bahsediyor:

'Anadoluhisarı'nda 1950'li yıllar...'

"Yazlarımızı üç yıl Vasfi Aziz Yalısı, iki yıl da Hekimbaşı Yalısı'nda geçirdik. Alışverişimizi Anadolu Hisarı'ndaki tek fırın ve bir iki dükkândan yapmak zorundaydık. Yalıya uzak olduğu için ellerimizdeki yüklerle sıcakta yürümek zor olurdu. Boşnak Nene'mizin kızı Mürvet Abla'yla beraber giderdik. Gülay da peşimize takılırdı. Bazen yük arabası geçerdi. Bu arabalarda iki uzun direk, ortada bir tahta, yük taşımak için bir de arkada uzun ve kalın kalas olurdu. Çoğu zaman Gülay, arabayı durdurur, elimizdekileri arabaya koyar, kendisi de bütün karşı koymalarımıza rağmen arabanın kalasına oturur, eve kadar giderdi."

Güler Oğuz'un Anadoluhisarı anıları bununla da bitmiyor. Güler Oğuz, 1950'li yıllarda bulunduğu Hisar'da kayıklarla akşamları karşı yakaya taşındıklarını ve burada konser dinleyip geri döndüklerini anlatıyor. Bu anılarını ise şu sözlerle ifade ediyor:

'Beykoz'dan Bebek'e sandal sefası...'

"En önemlisi Bebek Gazinosu'nda verilen konserlerdi. Kayıkçımız Basri Efendi sabahtan bize gelir, 'Bu akşam Bebek Gazinosu'nda şunun konseri var' diye haber verirdi. Hemen evde hazırlık yapılırdı. Basri Efendi, akşam eve gelir, bizi kayığa bindirirdi. Anadoluhisarı İskelesi'ni geçince bir mütarekenin imzalandığı pembe boyalı bir yalı vardı. Basri Efendi bilirdi. O yalının önünden çabucak akıntı bizi Bebek Gazinosu'nun önüne atardı. Orası genelde dolu olurdu. Biz de konser dinlerdik. Kimleri dinlemedim ki... Münir Nurettin, Behiye Aksoy, Perihan Altındağ, Hamiyet Yüceses, Neriman Altındağ, daha kimler... Ne mutluyduk! Sandaldakilerden hiç ses çıkmaz, herkes konser dinlerdi."

'Güler Hanım evleniyor'

Güler Oğuz, çocukluk ve genç kızlık döneminde yaşadıklarını anlattıktan sonra konuyu evliliğine getiriyor. Prof. Orhan Oğuz ile 'görücü usulü' evlendiklerini anlatan Güler Hanım, bu sırada 'isteme mevzularını' da hayli içten bir şekilde ifade ediyor. 15 Ocak 1954 Cuma günü evlenen Güler-Orhan Oğuz çifti bir mutluluğa yelken açarken, Güler Hanım gelinliğinin modelini bile kendisinin çizdiğini bakın nasıl anlatıyor:

"Nikâh için gün aldılar. Zamanın koşulları gereği yıldırım nikâhı için mahkemeye bile çıktım. Nikâh, 15 Ocak'ta Beyoğlu Evlendirme Dairesi'nde oldu. 29 Ocak'ta da evlendik. Orhan, evlenmeye karar verince Hindistan'dayken gelinlik ve nişanlık kumaşlar ve takılar almış. Orhan, kiminle evleneceğini bilmeden hazırlıklı gelmiş. Kısmeti benmişim.

Gençlik yıllarımda elbiselerimin modellerini hep kendim çizdim. O zamanlar Ermeniler terzilik yapardı. Türk terzi yoktu. Gelinliğimin modelini de ben çizdim, sürekli evimize gelen Eleni adlı gündelikçi terzimiz dikti. Dikim süresinde de köşkün bir odasına yerleşti."

'Gelin Güler Hanım'ın Eskişehir macerası...'

Evlendikten sonra eşi Prof. Dr. Orhan Oğuz'un memleketi olan Eskişehir'e giden Güler Hanım, burada 'yöre ağzına' da alışmaya çalıştığını anlatıyor. Yoğurt çalmanın 'mayalamak'... Kelem dolmasındaki kelemin 'lahana'... Pilav dökmenin ise 'pişirmek' anlamına geldiğini ilk kez Eskişehir'de öğrenen Güler Oğuz, burada eşinin akrabaları tarafından iyi karşılandığını ve kendisine güzel davranıldığını söylüyor.

Eskişehir'in ardından eşinin üniversitede Öğretim Üyesi olarak çalışması dolayısıyla Afganistan'a giden Güler Hanım, burada gördüklerini ve yaşadıklarını da yine içtenlikle ifade ediyor. Beyrut üzerinden gittikleri Afganistan'da yaşadıklarını da kaleme alan Güler Hanım, burada karşılaştığı sosyal yaşamdan siyasi yaşama kadar pek çok ayrıntıyı ele alıyor. Güler Hanım ayrıca Orhan Bey'in de kendi ailesinden de uzakta oldukları için eşiyle birbirlerini tanımaya çok zaman bulduklarını söylüyor. Güler Oğuz ayrıca, dönemin Afgan Maliye Bakanı Abdülmelik Han ile birlikte Ekonomi Profesörü olan eşinin iyi anlaştıklarını anlatıyor ve Afganistan'ın ilk bütçesinin hazırlanmasında eşinin katkıları olduğunu ilk kez açıklıyor.

'Kitapta, kimler yok ki...'

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Güler ailesinin yakın dostu. Güler Hanım, Prof. Büyükerşen'in kendisine 'yenge' diye hitap ettiğini ve her karşılaşmada elini öptüğünü söylüyor. Kitapta ayrıca Güler Oğuz (Kesebir)'in hem gençlik hem de Orhan Oğuz'un eşi olduğu olgunluk döneminde pek çok ünü isimle yolunun kesiştiği anlaşılıyor. Güler Oğuz'un kitabında geçen ve anıların bir ucundan tutan o isimlerden bazıları şunlar:

Celal Bayar, Nejat Eczacıbaşı, Nazmiye Demirel, Cevdet Sunay'ın eşi Atıfet Sunay, Muhsin Batur'un eşi Leman Batur, Prof. Dr. İhsan Doğramacı, Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe, Prof. Olcay Neyzi ve eşi Nezih Neyzi, Nilüfer Gürsoy, Eskişehir eski Valisi İhsan Tekin, Prof. Dr. Atıf Akgüç ve eşi Güzide Hanım, Dr. Zeki Tuncer ve eşi Dr. Saliha Tuncer, Yönetmen Ömer Kavur, Sanatçı Perihan Altındağ ve daha niceleri...

'İmza günlerinde duygusal anlar...'

Bu yıl 81. yaşgününü kutlayan Güler Oğuz, kitabının sonunda kendisi için çok özel olan ailesine de yer veriyor. Kızkardeşi Gülay Tarakçı'dan sevgiyle söz eden Güler Hanım, tıpkı eşi gibi Marmara Üniversitesi'nde Profesör olan kızı Sedefhan Oğuz'dan da gururla bahsediyor. İstanbul'da olduğu zamanlarda eşi ve kendisiyle titiz bir şekilde ilgilenen kızı Prof. Dr. Sedefhan Oğuz'u övgüyle anlatan Güler Hanım, oğlu Erhan Hakkı Oğuz, torunları Zeynephan ve Nur Aslıhan'dan sevgiyle bahsederken, torununun oğlu Orhan Gemicioğlu için "Nenesinin bir tanesi" diyor.

Hem Eskişehir'de hem de İstanbul'da bulunan Üsküdar Amerikan Kız Lisesi'nde kitabını imzalayan Güler Oğuz, bu sırada rast geldiği ve kitabında da bahsettiği dostlarıyla oldukça keyifli dakikalar yaşadığı anlaşılıyor. Benzeri kolay bulunmayacak bir işin altına imza atarak, 1934 doğumlu bir kadın olarak kitap yazan ve içtenlikle, sabırla evinde geçirdiği 1 yıl boyunca duygularını kâğıda döken Güler Oğuz, hemen her türlü övgüyü ve iltifatı sonuna kadar hak ediyor.

Biz de Dost Beykoz olarak, kendisine uzun ömürler diliyor ve eşsiz hatırası olan "İyi ki Bunları Yaşamışım" adlı eserine verdiği emeğinin önünde saygıyla eğiliyoruz.

Haber Merkezi

Bedelli Askerlik!
Önceki Bedelli Askerlik!
Müslüm Gürses'in duyulmamış şarkıları Beykoz'da tanıtıldı
Sonraki Müslüm Gürses'in duyulmamış şarkıları Beykoz'da tanıtıldı
Yorumlar (1 Yorum)

Müberra Ekemen (7 yıl önce)

Prof. Dr. Olcay Neyzi'nin eşi Nezih Neyzi değildir. Eşi Ali Neyzi'dir.

Yorum Yaz