Adem SEFER
  • 02/03/2015 Son günceleme: 02/03/2015 01:08
  • 7.117

Türkiye, Haziran ayında TBMM'nin 25. dönem vekillerini belirleyecek. Belki sadece bir seçim ama arka planında önümüzdeki 100 yılın fotoğrafı da şekillenecek.

Ekonomi, siyaset ve istikrar üzerine…

Hatırlarsınız Türkiye, 3 Kasım 2002 tarihinde seçimlere girecekti. Bundan tam bir ay öncesinde ise gazetelerin sayfalarında seçim analizleri yapılıyordu. Siyaset sayfalarında Çiller'li Doğru Yol Partisi'nin Mesut Yılmaz'lı Anavatan Partisi'nin kaç milletvekili çıkaracağı hesapları yapılıyordu. Ecevit'li DSP'nin Bahçeli'li MHP'nin oylarını artırıp artırmadığı tartışılıyordu. Hatta birileri Uzan'lı Genç Parti'nin Meclis'e onlarca kişiyi gönderebileceğini dahi iddia edebiliyordu. Şimdilerde adı Vatan Partisi olan İşçi Partisi'nin afişleri vardı: 'Yüzde 10'luk barajı aştık, iktidara yürüyoruz' diye. Recep Tayyip Erdoğan'lı AK Parti'den ise çok az bahsediliyordu. "Şansı yok" deniliyordu. "Muhtar bile olamaz!" manşetleriyle itibarsızlaştırılmaya çalışılan Liderimiz Erdoğan, dedikodulara kurban edilmeye çalışılıyordu. Hakkında, "Genel siyaset, öyle İstanbul'daki Belediye Seçimleri'ne benzemez!" yorumları yapılıyordu. Sonuç ise malumunuz, 31 milyon seçmen içerisinden 10 milyon 808 bini "AK Parti" diyordu. Çünkü insanlar adalet istiyordu, kalkınmayı bekliyordu.

Seçimlerden çok değil bir ay kadar önce gazetelerin ekonomi sayfalarını şu haber süslüyordu: "Yeni krediye ihtiyaç var!". Haberde, Uluslararası Finans Enstitüsü'nün 2004-2005 yıllarındaki yüklü borç geri ödemelerinin bir IMF desteği olmadan yapılmasının güç olduğunu açıklamıştı. Hemen her gazetede yer almasına rağmen, seçim atmosferi olması dolayısıyla bu büyük haber, gazetelerin ekonomi sayfalarından dışarıya çıkmamıştı. O günlerde ben çok düşünmüştüm: "Acaba bunun bir zincir olduğunu nasıl göremezler? Ekonomi siyasete, siyaset istikrara ve istikrar da yine ekonomiye endeksli değil midir?" diye... Ekmeğimi ticaretten kazanarak 3 çocuğuma bakmaya çalışan ben, Adem Sefer, hayatımda ilk kez ciddi ciddi siyaseti o günlerde düşünmeye başlamıştım. "Bu çarpıklığı ortadan kaldıracak güçlü bir birliktelik kurulmalı, siyasetle bu birliğin etkisi tüm ülkeye, 70 milyona yayılmalı" demiştim. Üç çocuğuma vereceklerim belliydi ve onların da büyüdüklerinde tıpkı babaları gibi çarpık bir sistemin içinde kaybolup gideceğini görebilmekteydim. Adem Sefer olarak buna bir 'dur' demeliydim ve AK Parti'deki inançlı, şuurlu, gayretleri insanları görünce de "Demek ki, yalnız değilim!" dedim. Siyasete de şu düşüncelerle girdim: Öncelikle üç çocuğuma, sonra Beykoz'daki hemşerilime ve sonunda da memleketime güzel bir gelecek armağan edecektim. Zamanım geldiğinde de bu dünyadan huzur içinde göçüp gidecektim. Hırsızlık etmeden, vergi kaçırmadan, vatandaşı kandırmadan şimdiye kadar çocuklarıma hep helâl lokma yedirdim. Sağa sola yalpalamadan, adam kayırmadan, kapımıza gelen kişilerin arasında bir ayrımcılık yapmadan 3 dönem boyunca AK Parti'de Beykoz İlçe Başkanlığı görevimi yerine getirdim. Şimdiyse yıllar önceki hayalime kavuşabilmek adına İstanbul 1. Bölge'den ve partimden Milletvekili Aday Adaylığımı ilan ettim. Bu işler nasip meselesidir. Tüm diğer aday adayları gibi ben de sonuçları heyecanla beklemekteyim.

Dost Beykoz'da yazdığım yazılarıma gerek telefondan, gerek elektronik postadan ve gerekse yüz yüze baktığım arkadaşlarımdan, dostlarımdan güzel eleştiriler aldım. Allah onların hepsinden razı olsun. Olumsuz eleştiriler de işittim. Özellikle Başkanlık Sistemi konusunda bir ayrıntıyı göremeyen dostlarımız bize sitem etmişler ama ben onlara da teşekkür ederim. Allah onlardan da razı olsun. Başkanlık Sistemi hakkında bir ayrıntı veremezdim çünkü bana ayrılan köşe bu konuda söz söylemeye yetecek uzunlukta değil. Artık günümüzde bilgiye ulaşmak çok zor değil diye düşünüyorum: Dileyen Başkanlık Sistemi'nin ne olduğuna kitaplardan, internet ortamından bakabilir. Ben bir yorumcu olarak burada ancak yorum yapabilirim. Başkanlık Sistemi'ni ülkesinde başarıyla kullanan insanlar var ve genel olarak bu insanlar da kabile hayatı yaşamıyorlar. Bizler de uygar insanlar olarak Başkanlık Sistemi'ne geçebiliriz ve bunu pek tabidir ki ülkemizde uygulayabiliriz. "Türkiye'de olmaz öyle şey!" diyen insanları biz daha önce de gördük. Aynı kişiler değil miydi bize "Paradan üç sıfır atılamaz! Altından kalkamazsınız!" diyen? Biz onların korktuğu üçü ikiye katladık ve Allah'ın izniyle 6 sıfır attık! Altı sıfır! Bize "Yok canım, siz başaramazsınız!" diyen insanları 13 yıldır şaşırttık ve yine Allah’ın izniyle şaşırtmaya da devam edeceğiz. Biz bu Başkanlık Sistemi'ni de vatandaşımızla, sivil toplum kuruluşlarımızla kucaklaşarak hallederiz, kimsenin şüphesi olmasın. Kimi cahiller ortaya çıkıp "Cumhuriyet elden gider!" diyorlar ama Başkanlık Sistemi'nin Cumhuriyet sistemlerinden birisi olduğunu bilmeden, ezbere konuşuyorlar. Bu memleket, erken seçimlerden, her yıl değişen Hükümetler'den çok çekti. Şimdiye kadar olan sistemde, siyasiler sorumluluğu hep bir önceki Hükümete yükledi. Koalisyonu bol, istikrarsız bir yönetim şekli Türkiye'ye çok zaman kaybettirdi. Bana "Başkanlık Sistemi'nin ayrıntısını vermedi" diyen dostlarıma, arkadaşlarıma ve hatta siyasi anlamdaki rakiplerime konuyu şöyle özetlemek isterim: "Başkanlık Sistemi, ülkeye istikrar getirecektir! Her an değişecek Başbakan anlayışının yerini, görev süresi boyunca yerinde kalacak olan Başkan anlayışına bırakacaktır!". Burada işi kişiselleştirmeden çok sistemsel hale getirmek konuşulmalıdır. Hiçbirimiz 'ölümsüz' değiliz. Seviyesiz ve niteliksiz eleştirileri dışarıda tutarsak da AK Parti'nin Başkanlık Sistemi projesine "100 yıllık proje" demeliyiz. Şimdilerde bizleri eleştiren kişilerin çocukları ve hatta torunlarının, gelecekte bizlere dua edeceğinden adımız gibi eminiz.

Bir seçim atmosferine girdik. Hamdolsun, partimiz AK Parti, Aday Adayı noktasında büyük bir bereket yaşıyor. Memleketin dört bir yanından sağduyulu, akıllı ve vicdanlı insanlar, AK Parti'den Milletvekili seçilebilmek ve gelecekteki 100 yıllık projelerine dâhil olabilmek için sorumluluk almaya koşuyorlar. Ben şahsen Adem Sefer olarak, gerek partimizden Aday olacaklara ve gerekse seçilip TBMM'ye gideceklere şimdiden "Allah kolaylık versin" diyorum. Tam 13 yıl önce çıktığımız bu yolda, Türkiye'yi daha iyi yarınlara taşımak konusunda Allah hepimizin yâr ve yardımcısı olsun.

Yazarın Yazıları